Dolar 36,6498
Euro 40,0523
Altın 3.536,87
BİST 10.862,14
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 8°C
Yağmurlu
İstanbul
8°C
Yağmurlu
Sal 7°C
Çar 9°C
Per 11°C
Cum 13°C
Reklam

Zihinsel esnekliğe sahip kişiler tükenmiyor!

Tükenmişlik sendromuna maruz kalan kişilerin çocukluklarında aşırı korumacı bir şekilde büyütülen kişiler olduğunu ifade eden Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Genellikle, sıkıntıya gelemeyen, yüksek tempoya ayak uyduramayan, konforuna düşkün, her şeyi kolay elde etmeye alışkın ve çocukluğundan beri zorluklarla karşılaşmamış kişilerde tükenmişlik sendromu daha sık görülüyor.” dedi.

Zihinsel esnekliğe sahip kişiler tükenmiyor!
17 Mart 2025 12:26

Zihinsel esnekliğe sahip kişiler tükenmiyor!

Tükenmişlik sendromuna maruz kalan kişilerin çocukluklarında aşırı korumacı bir şekilde büyütülen kişiler olduğunu ifade eden Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Genellikle, sıkıntıya gelemeyen, yüksek tempoya ayak uyduramayan, konforuna düşkün, her şeyi kolay elde etmeye alışkın ve çocukluğundan beri zorluklarla karşılaşmamış kişilerde tükenmişlik sendromu daha sık görülüyor.” dedi.

Stres yönetimini başarabilen kişilerin, tükenmişlik sendromuna maruz kalmadıklarını dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Esnek olmayı başarabilen, zihinsel esnekliğe sahip kişiler tükenmişlik sendromuna girmiyorlar.” diye konuştu.

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, tükenmişlik sendromu konusunu değerlendirdi.

Tükenmişlik sendromunda çökkünlük hali ortaya çıkıyor

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, tükenmişlik sendromunun depresyonun alt gruplarından biri olduğunu kaydederek, “Tükenmişlik sendromu, depresyondan farklı olarak sebebinin bilindiği bir durumdur. Depresyonda sebep genellikle tek bir faktörle açıklanamazken, tükenmişlik sendromunda genellikle kişinin aşırı stres yüklenmesi (iş stresi, içsel stres, dış kaynaklı stres gibi) ve bu stresi yönetememesi sonucu ortaya çıkan bir çökkünlük halidir. Kişi kendini tükenmiş hisseder. Bu duruma enerji kaybı, yorgunluk ve motivasyon eksikliği eşlik eder. Kişi idealleri, hedefleri ve beklentilerini karşılayamadığı için sürekli yetersiz hisseder. Bu yetersizlik hissi, çökkünlüğü artırır ve kişi bir kısır döngüye girer. Tükenmişlik sendromunun ilerlemesi kronik yorgunluk sendromuna dönüşebilir. Kronik yorgunluk sendromunda karaciğerin çalışması yavaşlar, bağışıklık sistemi zayıflar ve kişi günlük aktivitelerini bile yapmakta zorlanır hale gelir.” dedi.

Kişiyi hasta eden stres değil, strese verdiği cevaptır!

Depresyonun sekiz ana belirtisinden bazılarının tükenmişlik sendromunda daha baskın olduğunu dile getiren Prof. Dr. Tarhan, şöyle devam etti:

“Bu belirtilerden ikisi temel belirtilerdir. Birincisi, kişide elem, keder, hüzün duygusunun olduğu depresif ruh hali; ikincisi ise ilgi ve enerji azalması, yani hayata, güzelliklere, olumlu şeylere karşı ilgi azalması ve hiçbir şeyden zevk alamama duygusudur. Bu duygulardan sonra unutkanlıklar başlar, düşünce akışı yavaşlar ve zihinsel enerji azalır. Kişi olaylara karar verirken yavaşlar ve 30 yaşında olmasına rağmen kendini 80 yaşında gibi enerjisiz hisseder. Uyku düzeni bozulur; bazı kişilerde aşırı uyku hali görülürken, bazılarında uykusuzluk yaşanır. İştah da bozulur; bazı kişilerde duygusal açlık oluşur ve aşırı yeme eğilimi görülürken, bazılarında yemekten içmekten kesilme ve çöküntü yaşanır. Tükenmişlik sendromunda temel sorun enerji azalmasıdır. Depresyonda olumsuz düşünceler yaygınken, tükenmişlik sendromunda yetersizlik düşünceleri (yapamayacağım, edemeyeceğim gibi negatif düşünceler) daha belirgindir. Aslında o kişiye hasta eden stres değil, strese verdiği cevaptır. Tükenmişlik sendromu her meslekte olmaz. Tükenmişlik sendromunun çok olduğu iki meslek var. Biri sağlıkçılar, diğeri eğitimciler. Oyunculukta da var.”

Çocukluklarında aşırı korumacı bir şekilde büyütülen kişilerde görülüyor

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, tükenmişlik sendromunun iş yoğunluğu, iş stresi ve yüksek beklentilerle ilişkili olduğunun bilindiğini ifade ederek, “Ancak, beklentileri karşılayamayan birçok çalışan olmasına rağmen, bu durum herkeste tükenmişlik sendromuna yol açmıyor. Genellikle, sıkıntıya gelemeyen, yüksek tempoya ayak uyduramayan, konforuna düşkün, her şeyi kolay elde etmeye alışkın ve çocukluğundan beri zorluklarla karşılaşmamış kişilerde tükenmişlik sendromu daha sık görülüyor. Tükenmişlik sendromuna maruz kalan kişilere baktığımızda, çocukluklarında aşırı korumacı bir şekilde büyütülen kişiler olduğunu görüyoruz.” ifadesinde bulundu.

Asıl zafer stres karşısındaki dik duruştur

Zora talip olmayan, mücadeleci olmayan, riski sevmeyen kişilerin birdenbire yoğun bir tempoya girdiklerinde “Yapamayacağım” şeklinde bir yetersizlik hissettiklerini anlatan Prof. Dr. Tarhan, “Belki o an, o durum kişi için bir fırsata dönüşebilirdi. ‘Bunu nasıl yaparım?’ sorusuna odaklanarak durumu aşabilirlerdi. Ancak ‘Ben yapamıyorum’ diyerek aşırı bir zihinsel şartlanma oluşmuş ve kendilerini bırakmış durumdalar. Hayatta asıl zafer başarılı olmak değildir. Asıl zafer stres karşısındaki dik duruştur. Bunu başarabilmektir. Onlarda tükenmişlik sendromu olmaz. Tutkulu projesi olan kişide olmaz. O kişi yorgunluk falan dinlemez. Günlerce uykusuz kalabilir. Uğruna yorulacak ideali vardır kişinin. Yüksek bir ideali olan kişiler kolay kolay tükenmiş sendromuna düşmüyor.” şeklinde konuştu.    

Stresi gülerek küçült!

90 yaşın üzerinde ve dinamik bir hoca olan Nobel ödüllü psikiyatrist Eric Kandel’i örnek veren Prof. Dr. Tarhan, Kandel’in yaşlılıkta enerjik olmanın sırrını ‘her şeyin iyi yönüne bakmak’ olarak ifade ettiğini söyledi.

Stresin yönetimi ve beyin kimyasının tükenmişlik sendromundaki rolüne dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, stresin yüzüne gülündüğünde küçüldüğünü, korkulduğunda ise büyüdüğünü, kişinin “yapamayacağım” dediği anda negatif bakış açısıyla durumun daha da kötüleştiğini, tükenmişlik sendromunun da yönetilebilir bir durum olduğunu, ancak belli bir noktadan sonra beyin kimyasının bozulduğunu ve ilaç tedavileri veya manyetik uyarım tedavileri gibi yöntemlere ihtiyaç duyulabildiğini ifade etti.

Prof. Dr. Tarhan, ilaç ve nöromodülasyon tedavileriyle beyin kimyasının düzeltilmesi gerektiğini, çünkü beyindeki altyapı iyileştiğinde sorun çözme yeteneğinin geri kazanılacağını ve tam iyileşmenin ancak biyolojik boyutun tedavi edilmesiyle mümkün olacağını dile getirerek, “Tükenmiş sendromunun biyolojik boyutunu tedavi etmeden tam tedavi yapamayız.” dedi.

Stresini yönetebilen tükenmiyor!

Tükenmişlik sendromunun, beklenti seviyesi yüksek kişilerde daha sık görüldüğünü belirten Prof. Dr. Tarhan, “Hayattan beklentileri yüksek olanlar, bu beklentileri karşılayamadıklarında kendilerini bırakırlar ve tükenmişliğe teslim olurlar. Bu kişiler, bir nevi yenilgiyi kabul etmiş gibi davranırlar. Gerçekçi olmayan, kendi seviyelerinin üstünde hedefleri olan ve beklentileri yüksek olanlar, hayal kırıklığına daha kolay kapılırlar ve bu hayal kırıklıkları onları depresif hale getirir. Aslında stres yönetimini yapamamak da tükenmişlik sendromunun bir parçasıdır. Stres yönetimini başarabilen kişiler, tükenmişlik sendromuna maruz kalmazlar.” şeklinde konuştu.

Tükenmişlik sendromuna yatkın kişilik tiplerinden ilki A tipi kişilikler!

Tükenmişlik sendromuna yatkın kişilik tiplerinden ilki, A tipi kişilikler olduğunu, bu kişilerin genellikle yakınmacı ve mükemmeliyetçi olduklarını dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “A tipi kişiler, adeta bir sünger gibi her şeyi içlerine alıp çökerler, sürekli yakınırlar ve olayların hep olumsuz yönlerini görürler. Kısa sürede çözülebilecek bir problemi bile uzun uzun düşünerek kendilerini yıpratırlar. Beyinleri sürekli savaş halindeymiş gibi çalışır.  Uzun süreli stres altında kalan kişilerde beyin, sinyal akışı yavaşladığı için delta dalgaları gibi yavaş dalgalar üretmeye başlar. Bu da beynin uykudaymış gibi çalışmasına ve kişinin kendisini enerjisiz, güçsüz ve zayıf hissetmesine neden olur.” ifadesinde bulundu.

C tipi kişiler de hayatlarının ilerleyen dönemlerinde yalnız kalmaya mahkumdur

Diğer bir kişilik tipinin ise C tipi kişiler olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, şöyle devam etti:

“Bu kişiler, sempati yoksunu ve çıkarcıdırlar. Her olayı kendi çıkarları doğrultusunda değerlendirirler, kendilerini özel, önemli ve üstün görürler ve herkesin onlara hizmet etmesi gerektiğine inanırlar. Bu kişiler, ‘teflon tava’ olarak da adlandırılırlar. Ancak, teflon tavaların ömrü sınırlıdır; teflon kısmı döküldüğünde işe yaramaz hale gelirler. C tipi kişiler de hayatlarının ilerleyen dönemlerinde yalnız kalmaya mahkumdurlar. Yalnız kaldıklarında ise, suçu kendilerinde aramak yerine insanları suçlarlar.”

Esnek kişiler tükenmişlik sendromuna girmiyor

Şükran duygusunun beyinde mutluluk hormonu salgılanmasına yardımcı olduğunu da söyleyen Prof. Dr. Tarhan, “Bir de idealleri olan B tipi kişiler var. B tipi kişiler, olaylar karşısında esneyebilen, tekrar eski haline gelebilen ‘kauçuk’ gibi kişilerdir. Elastiktirler ve bilişsel esnekliğe sahiptirler, inatçı değillerdir. Esnek olmayı başarabilen, zihinsel esnekliğe sahip kişiler tükenmişlik sendromuna girmiyorlar. Genetik yatkınlıkları olsa bile, stresi yönettikleri için beyin serotonin ve dopamin seviyelerini rahatlıkla dengeleyebiliyorlar.” diye konuştu.

İnsan ilişkilerinde sosyal sermayenin üç temel ayağı bulunduğunu, bunların iletişim biçimleri, problem çözme stili ve stres yönetme stili olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “Tükenmişlik sendromu yaşayan kişilerde bu üç alanda da genellikle olumsuzluk görülür. Olumsuz senaryolar yazarlar ve hep karanlık tarafa bakarlar.” dedi.

Hayatta acı, tatlı her türlü olay var!

Hayatta acı, tatlı her türlü olayın olduğunu dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Ancak hayatınızı nasıl şekillendireceğiniz, bu olaylar içerisinden hangilerini seçerek ilerlediğinize bağlıdır. İşte bu nedenle, umut duygusunu yüksek tutmak ve her olayda pozitif bir şey, bir çözüm yolu bulabilmek mutluluk biliminin temel stratejisidir. Pozitif bir duygu durumuna sahip olmak, pozitif iletişim kurabilmek, dayanıklılık, metanet ve sebat gösterebilmek bu stratejinin önemli unsurlarıdır.” açıklamasında bulundu.

Başarı yolunun en büyük düşmanları tembellik, bencillik ve kolaycılık!

Akıllı insanın, stratejik düşünen ve orta-uzun vadeli düşünen insan olduğunun altını çizen Prof. Dr. Tarhan, “Sadece bugünü düşünen insan akıllı değildir. Eğer siz insansanız, bir gelecek vizyonunuz olacak, uzun vadeli düşüneceksiniz, anlam ve amacınız olacak. Uğrunda yorulacağınız ve emek vereceğiniz bir anlam ve amacınız olursa, o zorluklara dayanma becerisini geliştirirsiniz. Yaşamdaki sosyal ve duygusal becerilerinizi geliştirirsiniz ve hayattaki yolda ilerlersiniz. Başarı yolunda giderken en büyük düşmanlarımız tembelliğimiz, bencilliğimiz ve kolaycılığımızdır.” dedi.

Kendi sınırlarımızı bilemezsek tükenmişlik rolüne gireriz

Tükenmişlik sendromunda en önemli faktörün negatif duyguların yüksek seviyede olması olduğunu kaydeden Prof. Dr. Tarhan, “Her şeye hükmedemeyiz ve her şeyi yönetemeyiz. Kendi sınırlarımızı ve haddimizi bilemezsek çaresiz kalırız ve tükenmişlik rolüne gireriz. Halbuki, insanın değiştirebileceği ve değiştiremeyeceği şeyler vardır. Gücümüzün yettiği ve yetmediği, kontrol edebileceğimiz ve edemeyeceğimiz şeyler mevcuttur. İşte burada, aklımızı kullanarak bunların sınırlarını belirlemeliyiz. Kontrol edemiyorsak, onunla ilgili doğru pozisyon almalıyız. Kötülükler, problemler ve stres her zaman var olacaktır. Önemli olan, onlara karşı doğru pozisyon alarak hedefimize ulaşmaktır. Zorluklara dayandıkça uzun ömürlü bir çınar gibi ayakta kalabiliriz.” diye konuştu.

Hırs ve kolay yoldan kazanma isteği tuzaklara düşürüyor!

Sosyal medyada yansıtılan gerçekliklerin kişileri tükenmişliğe götürüp götürmediği konusuna ilişkin de Prof. Dr. Tarhan, “Sosyal medya bize sahte bir dünya, sahte bir gerçeklik ve sanal bir ortam sunuyor. Bu durum, dolandırıcılığın ve siber kumar gibi oyunların artmasının sebeplerinden biri olarak gösterilebilir. Çünkü insanlar kolay yoldan, aşırı hırslı bir şekilde başarı elde etmek istiyorlar ve bu tür tuzaklara düşüyorlar. Hayattaki birçok zevkte de gerektiğinde vazgeçmeyi başarmak gerekir. Vazgeçemediği zaman insan depresif olmaya ve tükenmişlik sendromuna yakalanmaya aday hale geliyor.” dedi.

Kendimizi terbiye etmek insan için yalnızlığın bir çaresi…

“Kalabalık yalnızlık” konusuna da değinen Prof. Dr. Tarhan, “Türk Dil Kurumu’nca 1 milyonun üzerinde kişinin katıldığı oylamada ‘kalabalık yalnızlık’ kelimesinin seçilmesi, Türkiye gibi sıcak ve yakın ilişkilerin yaşandığı, çat kapı girilen bir toplum için oldukça çarpıcı bir sonuçtu. Bu durum, küresel salgının bize de yansıdığını gösteriyor. Kalabalık içinde yalnız olmak, mutlu olmamak anlamına geliyor. Çünkü insan ilişkisel ve sosyal bir varlık, yalnız olduğunda kendini kötü ve mutsuz hissediyor. Cezaevinde 15 günden fazla hücre hapsi, Dünya Af Örgütü tarafından işkence olarak görülüyor. Bu kadar uzun süre bir ortamda kalmak şizofrenik etki yaratıyor ve aklın sağlığını bozuyor. Ancak bazı insanlar var; seçilmiş yalnızlık yaşıyorlar ve bu durumdan mutlu oluyorlar. Kendimizi terbiye etmek insan için yalnızlığın bir çaresidir. Bunlara seçilmiş yalnızlık deniyor. Bu tabii bilgeliğin en üst makamı.” şeklinde sözlerini tamamladı.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

ETİKETLER: , , , ,
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.