Suriye’de Beklenen Değişim
Küresel güçlerin kuzey Afrika, Akdeniz kıyı ülkelerinden başlamak üzere Ortadoğu ve İslam ülkelerinde, kendi amaçları doğrultusunda oluşturmak istedikleri yönetim değişiklikleri sonucu Suriye, Mısır, Yemen gibi bazı ülkelerde ciddi derecede karışıklıklara ve kanlı eylemlere sahne oldu.Suriye, müttefiklerine yardım görüntüsü altında, kendi stratejik hedeflerine ulaşmaya çalışan rakip ülkelerin bir satranç tahtası haline gelmişti. Türkiye, Suudi Arabistan, İran ve ABD, Rusya’nın desteklediği farklı silahlı örgütler, Esad’a meydan okurken, Şam yönetimi, İran ve Rusya’nın verdiği kritik destekle 2024-Aralık başına kadar ayakta kalabildi.
Petrol sahalarının ve önemli ticaret yollarının kontrolü gibi ekonomik çıkarlar da gerilimi besliyor ve insani krizle birleştiğinde ülkede memnuniyetsizliğe ve iç çatışmalara neden oluyordu.Suriye’nin bölünmesi; Suriye ordusu, Suriye hükümeti ve Suriye’deki iç isyancılar arasında başlayan, sonrasında Irak ve Şam İslam Devleti, El Nusra ve bazı Kürt, Türkmen, Dürzi Kürt ve Süryani grupların da katıldığı son dönemde ise Rusya, İran, ABD, (ABD destekli PKK/PYD) Türkiye ve İsrail gibi dış güçlerin de sınırlı ve düzenli olarak dâhil olduğu çatışmalardır.Gösteriler 15 Mart 2011’de başlamış ve Nisan 2011 tarihine kadar ülke çapında yayılmıştır. Suriye iç savaşında Türkiye, 2011 yılından bu yana devam eden ve kara bağlantısı olmamasına karşın müdahale bulunan ABD, Rusya ve diğer dış aktörlerle birlikte sınır güvenliği için müdahil olmak zorunda kalmıştır. Güneyde en uzun kara sınırına sahip Türkiye’nin sınırları içerisinde, Suriye iç savaşı ile direkt bağlantılı olarak güneyinde olayların meydana gelmesi ve bölgesel huzurun bozulması ile uluslararası hukuk ve BM karaları gereğince sınır güvenliğini savunma hakkını kullanmış ve kullanmaya devam edecektir.
Harekâtın amacı, ülkemiz sınırlarının güvenliğini sağlamak, Afrin bölgesindeki tüm teröristleri etkisiz hale getirmek ve bu suretle bölge halkını teröristlerin baskı ve zulmünden kurtarmak olarak belirlenmiştir. Bu, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin doğrudan müdahalesi ile devam eden bir dizi askerî kara ve hava harekâtı anlamına gelmektedir. NATO’nun bir üyesi olarak Türkiye sınırlarını koruma hakkına doğrudan sahiptir.Türkiye’nin Suriye İç Savaşı’na müdahalesi, artan IŞID saldırıları ve tehdidine, Beşar Esad ve Suriye içerisinde YPG’nin tek taraflı bağımsızlık isteğine karşı Özgür Suriye Ordusunun desteklenmesi ile Fırat Kalkanı Operasyonu, Barış Pınarı Harekâtı, Zeytin Dalı Harekatı, Bahar Kalkanı Harekatı’nın yapılması ile devam etmiştir. Bu müdahaleler, güney sınırında Türkiye’nin bir kısmını da içine alan bağımsız bir Kürt devleti kurulmasına müsaade etmemek için yapılan faaliyetler ile süregelmiştir.Suriye’nin enerji kaynakları, Ortadoğu coğrafyasında stratejik öneme sahip olması, ABD destekli İsrail’in arz-ı mev’ud toprakları içerisinde görmesi ve Doğu Akdeniz kıyılarına açılması küresel aktörler nezdinde daha da stratejik önem kazanmıştı. Suriye toprakları aynı zamanda küresel güçlerin göstergesi ve vekâlet savaşlarının boy gösterildiği alan haline gelmişti. Bu alan etnik gruplar, farklı dinler, farklı mezheplerin ve yapıların bulunduğu karışık bir ülke haline getirilerek emperyalist güçlerin arenası olmuştu.
Bu durum Esad yönetimi ile daha karmaşık bir duruma gelmiş ülkenin toprak bütünlüğü huzur ve sükûneti, ekonomik ve sosyal hayatı tehlikeye girmişti.
Türkiye’nin sınır komşusu Suriye’de muhalif güçler olarak bilinen HTŞ lideri Muhammed Colani’nin 61 yıllık Esed ve Baas rejimini devirmesi ile PKK/YPG terör gruplarının Fırat’ın doğusuna atılmasının ardından kurulan geçiş hükümetinin sözcüsü Obaida Arnaut, parlamento ve anayasayla ilgili alınan yeni kararları duyurmuştur. Bu durumdan Colani ve ordularının gücünden ziyade küresel aktörlerin Esad’dan kurtulma isteği ve hareketsiz kalmalarının da etkisi bulunmaktadır.
Arnaut, Beşşar Esed’in ülkeden kaçmasından sonraki 3 aylık geçiş dönemi boyunca parlamento ve anayasanın askıya alındığını bildirerek, “Anayasayı incelemek ve ardından değişiklikler sunmak için yargı ve insan hakları komitesi kurulacağını” belirtmiştir.
Suriye’deki silahlı muhalifler, rejimle 10 gün süren çatışmalar neticesinde Şam’a girdikten sonra Beşşar Esad ülkeyi terk etmişti. Esed’in ülkeden kaçıp Baas rejiminin devrilmesiyle birlikte Suriye’de geçiş hükümeti kurulmuş ve Başbakan olarak Muhammed el-Beşir’inin getirildiği bildirilmiştir.
Ürdün Dışişleri Bakanlığı, Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Avrupa Birliği (AB), Birleşmiş Milletler (BM), Suudi Arabistan, Irak, Lübnan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Katar dışişleri bakanlarının katılımıyla cumartesi günü ‘Suriye’ konulu zirveye ev sahipliği yapmış ve Bakanlık, zirvede Suriye’deki gelişmelerin ele alındığını açıklamıştır.
Suriye iç savaşında Ukrayna savaşının devam etmesi ve güç yetersizliği nedeniyle veya daha stratejik hesaplardan dolayı Esad’a yardımı keserek seyirci kalan Rusya ve İran’da anlaşılan masada yer almakta istekli görünmektedir.
Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Aleksandr Gruşko, Türkiye ile her konuda temasları sürdürdüklerini belirterek, “Türkiye’yi de içine alan bir gündem var ve Türk meslektaşlarımızla görüşülmesi gereken tüm bölgesel konuları istişareye devam edeceğiz.” açıklamasında bulunmuştur. Gruşko, Suriye’deki gelişmeler ekseninde Rusya ile Türkiye arasındaki temaslara ilişkin ikili ilişkilerin kesintiye uğramadığını vurgulayarak Türkiye ile her konuda görüşme yapıldığını ifade etmiştir.
Gruşko, iki ülke arasındaki resmi temasların da sürdüğünü kaydederek, “Türkiye’yi de içine alan bir gündem var ve Türk meslektaşlarımızla görüşülmesi gereken tüm bölgesel konuları istişareye devam edeceğiz” şeklinde beyanda bulunarak Suriye masasında yer alma isteklerini belirtmiş oldu.Ancak Suriye’de bu gelişmelerden sonra nasıl bir yapılanma olacak, toprak bütünlüğü korunabilecek mi? Parçalı bir yapı mı oluşacak, PKK/YPG’nin statüsü ne olacak? Zira ABD’nin DEAŞ’ı bölgede tehlike göstererek PKK/YPG güçlerine desteğe devam edeceğini belirtmiştir.
Buradan anlaşılıyor ki bu süreçte fırsatı değerlendirerek topraklarını genişletmek isteyen, Golan tepelerinde mevzilenmeye devam eden ABD ve silahşoru İsrail, Suriye ve Türkiye’nin ve bu meseleye taraf olanların engelleri arasında yer alacaktır.
Bu arada HTŞ’nin, SMO’yu oluşturan bazı grupları bir dönem kendi meşruiyetine tehdit olarak algıladığı da bilinmektedir. HTŞ ve Türkiye destekli muhalif Suriye milli ordusu İdlib’de ve kuzey bölgelerden Şam’a kadar birlikte savaşmak için uzlaşı sağladıklarına göre Suriye’nin yeniden kuruluşu için bu olumlu tutumları şu ana kadar devam ediyor görünmektedir.Türkiye’nin desteklediği SMO birlikleri Suriye’nin kuzeyinde Kürt gruplara karşı Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ile birlikte savaştığı bilinmektedir.
Suriye’de ki vekâlet savaşlarının yanında bu durum çok masumanedir ki Türkiye’nin güney sınırı ABD, Rusya ve diğer farklı ülkelerin de içinde bulunduğu çevrelerin silah ve finansman olarak desteklediği terörist grupların eylemleri ile hareketlilikleri hep süregelmiştir.
SMO’nun desteklenmesinin, Suriye’de İran ve Rusya karşısında muhalefetin yok edilmesinin önlenmesi ve yeni bir mülteci akınının önüne geçilmesi açısından kritik bir rol üstlendiği de aşikardır. HTŞ lideri Ebu Muhammed Colani Suriye’yi birleştirmeyi vaat etmiş olup bu hedefin gerçekleştirilmesi beklenmektedir. Kısa sürede de gerçekleşmesi belki beklenemez. Burada kurulan geçici hükümetin pozitif uygulamaları ve Colani’nin toparlayıcı ve kapsayıcı mesajlarının etkili olma olasılığı yüksektir.
Suriye’nin geçici hükümet döneminden başlamak üzere yeniden yapılanma sürecinde bu ve buna benzer uzlaşılar olacaktır. Suriye ancak böyle bir operasyonla/harekâtla iç karışıklıktan kurtulabilirdi, öylede oldu.
Bu durum Türkiye’nin küresel güçlerle diplomatik girişimlerinin, askeri unsurlarla desteklenmesi sonucudur. Suriye de iç karışıklıklar sonucu başta ABD ve Rusya ve diğer emperyalist güçlerin uluslararası hukuku hiçe sayan alan paylaşımı ve bu alanların destek verilen vekâlet güçlerle sözde savunulduğu bilinmekteydi.
Gelinen noktada; Türkiye’nin Azerbaycan-Ermenistan savaşı neticesinde Ermenistan’ın işgal ettiği Karabağ’ın Azerbaycan topraklarına geri katılması hususunda yapıcı politikası, Ukrayna-Rusya savaşındaki etkileri,
Türk Cumhuriyetleri ile ilişkileri ve son dönemde Suriye iç savaşının sona erdirilmesinde ki diplomatik ve askeri çabalarından dolayı uluslararası platformlarda barışa katkıları pozitif yaklaşım olarak değerlendirilmektedir.
Türkiye bu sonuçlarla gücünün sınırlarının Adriyatik’ten Çin’e kadar varlığını bir kez daha hatırlatarak tarihe not düşülmesi gerektiğini göstermiştir. Ancak burada sadece Türkiye’nin geleceği açısından Suriye’nin kuzey doğusunu işgal eden PKK/YPG (PYD)’nin bu uzlaşmanın içinde olamayacağını düşünmek ve bu düşüncesini bildirmek en doğrusudur.Colani ve yeni yönetim Suriye’de ki yerel grupları ve uluslararası dengeleri gözetmek zorundadır. Bu günlerde de bunların hesaplarının yapıldığı uluslararası kuruluşlar ve dünya ülkeleri tarafından bilindiği, izlendiği de açıktır. Özellikle bu süreçte Suriye’de ABD ve içeride ki uzantıları olan diğer dış ülkelerin politikaları Suriye’nin yeniden yapılanmasında etkileri görülmektedir ve görülmeye de devam edecektir.
Bu çerçevede başta ABD, Rusya ve diğer batılı aktörlerin Suriye’yi Türkiye’ye ve yanında yer alacak diğer aktörlere bırakmamak adına bu masada yer almak istedikleri bunun için yoğun diplomasi geliştirdikleri ve hatta kapatmış oldukları konsolosluk ve elçilikleri alelacele yeniden faaliyete geçirmeleri bunun açık örneğidir.
Suriye için her ne kadarda Şam yönetiminin devrilerek, HTŞ ve lideri Colani ile yeni bir dönemin başlatılması başarı olarak görülse de bazı batılı veya batılı olmayıp kendini küresel güçlere dâhil eden ülkeler Suriye’deki gelişmeleri dikkatle izlemeye devam etmektedirler. Farklı yorumlar yapılmakla birlikte; Öne çıkanlar arasında paylaşımda; yönetime katılım hesaplarında Suriye’de bir iç karışıklık daha çıkar mı?
Bir diğeri PKK/YPG (PYD) bulunduğu alandan toprak talep eder mi? veya farklı bir yapı talep eder mi? Eğer etmezse, sınır dışı edilemez veya silah bırakmazsa ne yapılır nereye konuşlandırılır. Bir diğeri ise tüm parçalı güçler birleşip geçici hükümetin ve Colani’nin çabalarıyla tek çatı altında toplanır mı? Hesapları halen devam edeceğe benziyor.Burada insan hakları hukuku ve inancımız adına istediğimiz şey üçüncünün gerçekleşerek Suriye’nin tek çatı altında toplanıp, toprak bütünlüğünü sağlamasıdır. Suriye’nin geleceğini ve gelişmelerin hangi yönde olacağını zaman gösterecektir.
Başta İslam ülkeleri olmak üzere, tüm insanlığın barış ve huzurun hâkim olduğu bir dünya oluşturma amacına ulaşılmasıdır.
Nice yıllara sağlık ve huzur içerisinde kavuşmak, katliamları görmek istemeyen ülke ve insanların vicdana gelmesi, dur denilmesi dileğiyle.
Sağlıkla kalın.