ASKON Konya: ‘Devlet üzerine düşeni yaptı, sıra iş dünyasında!’
ASKON Konya Şube Başkanı Atilla Sinacı, İsrail ürünlerine boykota hassasiyetin yetersiz olduğunu vurgulayarak, sosyal medya ve sokaklarda ‘Kahrolsun İsrail’ sloganları atarken, ürün alırken ‘Yaşasın İsrail’ demenin Türk milletine yakışmadığını belirtti.
Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Konya Şube Başkanı Atilla Sinacı, İsrail saldırıları ve boykot zaafiyetine karşı sert açıklama yaptı. Başkan Sinacı, Türk Devletinin İsrail’e karşı 7 Ekim’den buyana onlarca kalemde aşama aşama ihracat-ithalat yasağı getirdiğini, kısa süre önce de tüm ticari bağı kestiğini fakat millet olarak aynı hassasiyetinin gösterilmediğine dikkat çekti.
Gıdada, endüstride, kimyada ne varsa tüm İsrail ürünlerine karşı sert boykot uygulanması gerektiğini dile getiren Sinacı, Türk milleti olarak tüm hassasiyet ile Filistin halkının yayında olunması gerektiğini vurguladı.
Başkan Sinacı, açıklamasında şu ifadeleri kullandı,
“Eğer 30 bin şehit, 70 bin yaralı ve 2 milyon evsiz Filistinli, ümmeti uyandıramıyorsa benim sözlerimin ne anlamı var?’ böyle söylemişti Mahmud Hasenat Cuma hutbesinde. Sosyal medya hesabında ‘Hayatımda verdiğim en kısa Cuma hutbesi’ diyordu. Hutbe gerçekten benim de duyduğum en kısa Cuma hutbesi ama bu yaşıma kadar dinlediğim en anlamlı, en sitemkar, en dolu, en içten Cuma hutbesiydi. Ümmet bu serzenişi çoktan hak etmişti. Uyanamadık ümmet olarak, insanlık olarak. Sosyetenin arabalarını, paralarını sohbetimize meze ettiğimiz kadar bir Gazzeli babayı, çocuğunu konuşamadık. Telefonda karşımıza gelen mesajlara görüntülere moralimiz bozulmasın diye hızlı kaydırma refkleksleri geliştirdik. Açlığı, ölümü, çaresizliği yaşayan Filistinlilerdi ama biz onların halini görmeye bile dayanamadık.
İyi de dayanamadık ne yaptık? Kaydırdığımız video görüntüsü gönlümüzün hüznünü aynı hızla silebildi mi?
Oturduğunuz koca, çok katlı bir bina olduğunu düşünün. Siz en üst katta yaşıyorsunuz. Densizin biri gelmiş zemin kattaki komşunuzun duvarına her gün bir balyoz vuruyor. Komşunuz gariban, güçsüz; densiz ise zalim, imansız, çirkefin teki. Komşu ağladıkça adam bir balyoz daha vuruyor binaya, duvarlar göçüyor, feryat figan. Siz evinizde otururken seslerden rahatsız olup pencereyi kapıyorsunuz. İnsanlık işte, komşunun ağlamasına üzülüyorsunuz, televizyonu rahat duyamıyorsunuz hatta rahat uyuyamıyorsunuz. Bir de alışkanlıklarımız var ki evlere şenlik, gelip geçerken de balyozcuya selam verip tebessüm ediyor ama içimizden küfrediyoruz. Başkasının problemleri yüzünden elin adamıyla kötü olmaya ne gerek var değil mi ama.”
KAMPANYA YAPSALAR DA ALMAYIN, BEDAVA VERSELER DE ALMAYIN!
Boykotların çok yetersiz kaldığını, Türk vatandaşları olarak her alanda yüksek hassasiyete ihtiyaç olduğunu belirten Sinacı konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Şimdi herkes kendini yokluyor bu satırları okurken. -Yok o kadar da değiliz- diyor içten içe. Maalesef o kadarız. Savaş başladıktan sonra boykot naraları atan bizler, rakamlara bakılırsa boykotu da hafife almış görünüyoruz. Bir kutu içecekten ne olur, bir paket deterjan savaş mı kazanır? ‘Almayacaktım ama fiyatı çok düşmüş, kampanya yapmışlar…’ Evet kampanyalar yaptılar, indirimler üst üste geldi. Menfaatimize oynadılar her zamanki ticari ustalıklarıyla. Nemrut’a inat tarafını belli eden karınca kadar, tarafımızı belli edemedik, İbrahim’e yar olamadık. Kolay olanı seçtik, hükümetleri eleştirdik, İslam Devletlerini yerden yere vurduk. Halbuki bizim cihatımız en azından elimizden geleni yaparak boykotu desteklemekti. Sıralama el ile, dil ile o da olmazsa gönülden buğuz ederek değil miydi? Elimizle düşmana para ödeyip, dilimizle destekçisinden şikayet ettik. Market arabası “yaşasın İsrail” diyordu, kasa sırası sohbetleri “lanet olsun İsrail…. Gönül isterdi ki, toplum olarak İsrail’in malına tenezzül etmeseydik de haberlerde halkımızın duruşu yankılanarak Yüce Türk Halkı’nın ve asırlar boyunca İslamiyet’in sancağı ve mazlumların koruyucusu olan Yüce Türk Devleti’nin gücünü Uluslararası topluma bu şekilde gösterseydik. İsrail aldı eline balyozu komşunun evini başına yıkıyor. Görmüyor musunuz o kolonlarla birlikte bizim evimizin de hiç ummadığımız bir zamanda tepemize yıkılacağını. Toz, duman, ağıtlar, kan, gözyaşı, açlık… Gün be gün bize doğru yaklaşıyor aklınca HADSİZ, hem de kinini biriktire biriktire. Amaç Filistin mi sizce sadece? Sessiz bir Ümmet kimlerin iştahını kabartıyor, kimlerin ağzının salyalarını akıtıyor? Tüm dünya mırıldanıyor ama biz Ümmetin, Ehl-i Sünnetin en büyük sancağı biz, ecdadı dünyayı titretmiş biz, Müslüman Türk milleti; bizden beklenen mırıldanmak değil haykırmak. Boykotla haykırmak, ticaretle haykırmak, İsrail’in tekelindeki sektörlerde başarıdan başarıya atlayarak haykırmak, yetiştirdiğimiz çocukla, geliştirdiğimiz teknoloji ile haykırmak… Boş avaz avaz bağırmak değil, her ilde her ilçede bir Bayraktar çıkararak haykırmak, artık İsrail’in malına ihtiyacınız yok daha iyisini biz yaptık diye dünyaya haykırmak..
Sessiz sedasız bilmeden ya da bilmezmiş gibi yaparak hayatına devam etmek yakışmıyor bize. Kahve bardağına yazılan isminiz gün gelecek bir taşa yazılacak. Başkasını içemeyen ağızlar!, herkesle aynı toprağı yutacak Bu halimizde hangi sorulara ne cevap vereceğiz, “ben sadece parasını verdim, başkası atmış mermiyi, bombaya gittiğini bilmiyordum” mu diyeceğiz.
Tüm dostlardan istirhamımdır. Vakit susma vakti değil, her platforma gözümüzün içine baka baka bir parçamızı yok etmeye çalışan, azmış, sapık ideolojinin karşısında haykırma vaktidir.
Komşunun evini koruma, balyozlu sapkına göz dağı verme vaktidir. Bizim göz dağımız, bizim savaşımız fikirle, zikirle ve malla yapılan savaştır. Filistinli kardeşlerimiz kendi cephelerinin mücahitliğini şerefle yapıyor, bizim mücahitliğimiz onlarınkinden çok daha kolay. Düşmanlarını beslemeyelim yeter.
Bir mıh bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir eri, bir er bir orduyu kurtarır. Bunca satır bir mıh bari olabilmek için döküldü gönlümüzden. Orduyu kurtarmak, seferin sonunda zaferi görmek hepimize nasip olur inşallah.”